-
Haber7 – ÖZEL
Milli Eğitim Bakanlığı, yeni müfredat çalışmalarının son aşamasına geldi. 2024-2025 eğitim-öğretim yılından itibaren kademeli olarak hayata geçirilecek olan yeni müfredatın bu ay sonunda açıklanacağı öğrenildi. “İyi insan yetiştirmek” sloganıyla başlayacak olan yeni müfredat ilk olarak 1’inci, 5’inci ve 9’uncu sınıflarda uygulamaya konulacak. Öğrencilerin fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimini destekleyecek bir sistem geliştirilecek.
YENİ MÜFREDAT BEKLENTİLERİ KARŞILAYACAK MI?
İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cihat Yaşaroğlu ve Türkiye Aile Meclisi Genel Başkanvekili Eğitimci Yazar Adnan Kalkan, yeni müfredat ile ilgili Haber7’ye önemli açıklamalarda bulundu.
YAŞAROĞLU: KAMUOYUNUN BEKLENTİSİ MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERE AĞIRLIK VERİLMESİ
Teori ve eğitimde uygulama boyutlarıyla milli değerleri ele alan çok sayıda kitap ve makaleye imza atan, değerler eğitimi alanının uzman isimlerinden Prof. Dr. Cihat Yaşaroğlu, kamuoyunun milli ve manevi bir eğitim modelini istediği ve bu beklenti içerisinde olduğunu söyledi.
Türkiye Yüzyılı’na uygun Maarif Modeli ile hazırlanan yeni müfredattaki programların bütüncül ve beceri temelli olarak hazırlanmasının önemli olduğuna değinen Yaşaroğlu, “2024 programlarında son aşamaya gelindiğini biliyoruz. Türkiye’de program geliştirme pratikleri bağlamında baktığımızda bu programların bütüncül bir bakış açısı ve beceri temelli olarak hazırlanmış olması oldukça önemli bir gelişmedir. Bu programları değerli kılan diğer bir unsur da programlarda milli ve manevi değer vurgusunun ağırlıklı olacağı vurgusunun kamuoyunda geniş bir beklenti oluşturmuş olmasıdır. Esas mesele, bu beklentinin hangi ölçülerde karşılık bulacağıdır.” diye konuştu.
YENİ MÜFREDAT İÇİN 3 TEMEL DİREK
Milli ve manevi değerlerin müfredata yansıtılmasının kritik önemde olduğunu belirten Yaşaroğlu, şu ifadelerde bulundu:
“Milli ve manevi değerlerin programlara yansıması için dikkat edilmesi gereken bazı temel vurgulardan bahsedebiliriz;
1- Programı geliştirmeye yönelik iradenin milli ve manevi değer hassasiyetinin yüksek olması,
2- Programlara temel teşkil edecek sağlam bir değer anlayışının ve modelinin belirlenmiş olması,
3- Program geliştirme süreçlerinde görev alan akademisyen, öğretmelerin ve uzmanların da mili manevi değer hassasiyetleri ile değerleri programa yansıtma becerilerinin yüksek olması.
Bu ifade etmeye çalıştığım üç madde kısaca milli ve manevi değerlere ilişkin iradenin programlarda vücut bulmasını da sağlayacaktır.”
“CUMHURBAŞKANIMIZ VE BAKANIMIZIN HASSASİYETİ ORTADA”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve Talim Terbiye Kurulu Başkanı Cihad Demirli’nin bu konuda hassasiyet gösterdiğini kaydeden Yaşaroğlu, şöyle konuştu:
“Bu 3 temel vurguyu değerlendirecek olursak programı geliştirme iradesini ortaya koyan siyasi iradenin bu konuda hassasiyetini gerek Cumhurbaşkanımızın, gerekse de Milli Eğitim Bakanı ile Talim Terbiye Kurulu Başkanı’nın konuşmalarından anlamaktayız.”
BAKANLIK BÜNYESİNDEKİ ÇABALAR DEVAM EDİYOR
2’nci maddenin de sorun teşkil etmeyeceğini dile getiren Yaşaroğlu, şu ifadelerde bulundu:
“Programlara temel teşkil edecek, değerler eğitimi modeli veya yaklaşımının da Bakanlık bünyesinde başarılı bir şekilde hazırlandığını, değerlerin daha iyi anlaşılması ve uygulanması için çabaların halen devam ettiğini de biliyoruz. O halde ikinci madde ile ilgili sorun olmadığını veya asgari düzeyde sorun olabileceğini söyleyebiliriz.”
SİYASİ İRADENİN VÜCUT BULACAĞI, BEKLENTİLERİN KARŞILANACAĞI AŞAMA
Yaşaroğlu, en önemli maddenin 3’üncü madde olduğunu dile getirerek şunları söyledi:
“Gelelim üçüncü maddeye. Esasında beklentileri karşılayacak müfredata ilişkin adımlar burada atılacaktır. Siyasi iradenin hedef olarak tayin ettiği değer modelinin programlarda vücut bulacağı aşama bu aşamadır. Bu merhalede görev alacak olan program geliştirme ekibinin, tüm programlar bazında, milli ve manevi değer hassasiyetlerinin çok güçlü olması gerekmektedir. Bu da tek başına yetmez. Aynı zamanda değerlerin program unsurları ile nasıl ilişkilendirileceği konusunda da program ekibinin uzman olmaları değerlerin programa yansıması açısından oldukça kıymetlidir.İlan edildiğinde, üçüncü aşamanın da müfredata başarılı bir şekilde işlenmiş bir şekilde karşımıza çıkacağını ümit ediyorum.”
KALKAN: 100 YILDIR KENDİ KÜLTÜRÜNE YABANCI BİR MÜFREDAT VAR
Türkiye Aile Meclisi Genel Başkanvekili ve Eğitimci-Yazar Adnan Kalkan, yaklaşık 100 yıldır Batı hayranı yetiştiren bir müfredat olduğunu dile getirdi. Yeni müfredatın milli ve manevi değerlere dayalı olması gerektiğini söyleyen Adnan Kalkan, “Yaklaşık 100 yıldır neslimiz batı hayranı ve kendi kültürüne yabancı bir müfredatla yetiştiriliyor. Öyle ki neslimiz kendi kültürüne, ecdadına, gelenek ve göreneklerine, inancına bu müfredatlarla yabancılaştırıldı. Celladına aşık olmuş bir nesil mevcut eğitim sistemi ve müfredatla yetiştirildi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bakanlığa gelir gelmez, en önemli icraatlarından biri kendi yerli ve milli müfredatımızı hazırlama programı müjdesi olmuştu. Öyle ki özlemle beklenen bu girişim sürekli merak konusu ve gündem olmaya devam etti.” dedi.
“SEKÜLER KESİM, BAKANA BASKI KURMAYA ÇALIŞIYOR”
Bakan Yusuf Tekin’e yönelik baskı kurulmaya çalışıldığını kaydeden Adnan Kalkan, baskılara boyun eğilmemesi gerektiğini söyledi.
Yeni hazırlanan müfredatın 7-8 yıl boyunca uygulamaya konacağını belirten Kalkan, milli ve manevi bir müfredatın gerekliliğine vurgu yaparak şunları söyledi:
“Milli ve manevi değerler kavramını duyan seküler kesim, başta sayın bakan olmak üzere ekibin üzerine ciddi anlamda algı ve manipülasyonla haberler yapmaya ve baskı kurmaya çalıştı ve hala devam etmektedir. Bu milletin milli ve manevi değerlerine yabancı, ideolojik bataklığa batmış bu kesim, hiçbir bilimsel bilgi temelinde olmaksızın sadece saldırıyor. Bu saldırılar bugünlerde yine artmış durumdadır. Sayın Milli Eğitim Bakanı yerli ve milli müfredatı hazırlarken, asla kendini bu saldırılar ile baskı altında hissetmeden yoluna devam etmelidir.”
“YENİ MÜFREDAT HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATABİLİR”
“Aldığımız duyumlara göre hazırlanan müfredat, beklentiyi karşılamamaktadır. Burada sorumlu bakan yardımcısı, genel müdür ve daire başkanının Bakan Bey’in derdiyle dertlenmesi ve milli ve manevi değerleri kendinde barındırması çok önemlidir.” ifadelerinde bulunan Kalkan, sözlerine şöyle devam etti:
“Tarih boyunca iyi insanlara kötü icraatlar yaptırıldığına şahit olduk. Aynı yerden ısırılmamak gerekiyor. Nitekim yine aldığımız duyumlara göre müfredatı hazırlayan kesimin büyük çoğunluğu seküler ve Milli manevi değerlerden uzak olduğu yönündedir. Eğer bu duyumlar gerçekse gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın gerek Sayın bakanımızın söylemleri havada kalacak ve ciddi anlamda mahcubiyetle birlikte, millet nezdinde hayal kırıklığı söz konusu olacak.”
“YENİ MÜFREDAT BEKA MESELESİ”
Okullardaki programları belirleyen yeni müfredatın önemini anlatan Kalkan, “Burada sorulması gereken en önemli soru şu: müfredatı hazırlayan kişileri kim, nasıl ve hangi kriterlere göre seçti? Eğer ahbap çavuş ilişkisi ile seçildiyse vay halimize. Nitekim gençlerimiz ve çocuklarımız mevcut müfredat ile topluma yabancılaşmış ve yönünü celladı olan batıya dönmüştür. Celladına aşık bir nesil ile medeniyet inşa edemeyiz ve devletin devamını getiremeyiz. İşte asıl beka meselesi budur.” dedi.
“BAKAN TEKİN, EKİBİNİ İYİ BİR ŞEKİLDE TAKİP ETMELİ”
Müfredat ekibinin iyi bir şekilde takip edilmesi gerektiğini kaydeden Adnan Kalkan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Basiretine ve ferasetine güvendiğimiz Sayın Bakan; bakan yardımcısı, genel müdür, daire başkanı ve müfredat ekibini iyi bir şekilde takip etmelidir. Nitekim bu son viraj ve son çıkıştır. 31 Mart yerel seçiminde AK Parti’nin bu müfredat ile yetiştirdiği neslin AK Parti’ye oy vermediği gerçeğini unutmamak gerekir. Elbette mesele oy kaygısı değildir. Nesil meselesi, beka meselesi ve medeniyet meselesidir. Buna bu şekilde bakmayan seküler kesim, ideoloji bataklığına batmıştır. Lakin bizim ‘Nesli ihyâ medeniyeti inşâ’ mefkûremiz vardır. Ve bu mefkûremiz çerçevesinde çalışmaya devam edeceğiz.