Demirtaş: Erdoğan seçime girmememiz için bize mesaj gönderdi
27 mins read

Demirtaş: Erdoğan seçime girmememiz için bize mesaj gönderdi

Kobane Davası, Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın esasa dair savunmasıyla devam etti. Duruşmaya dava avukatları, HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri ve dosya avukatları katıldı.

Mahkeme başkanı “raporlu” olduğu gerekçesiyle duruşmaya katılmazken, heyete üye hâkim başkanlık yaptı.

‘BENİM ÜZERİMDEN HDP ÇİZGİSİNİ ANALİZ ETMEYE ÇALIŞTILAR’

Demirtaş, “Bir kumpas davası içerisindeyiz” diyerek savunmasına başladı. Demirtaş, “Benim üzerimden HDP çizgisini analiz etmeye çalıştılar. Yergi ya da övgü bir yana; kendilerince böyle bir bilimsel çalışma yürüttüler. Bu şekilde siyasal yaşamımdaki dönüm noktaları diye başlık anlatıyor. Bu gördüğünüz rapor, AKP’nin araştırma kuruluşu SETA tarafından Cumhurbaşkanlığından özel olarak hazırlanmış bir rapor. Partimizi, beni, politikalarımızı övmek için hazırlanmamış. Nitekim Hüseyin Alptekin, tutuklanmamız, katil olarak adlandırılmamız için neredeyse her gece televizyonlara çıkmış bir özel savaş elemanıdır. Bu raporla devlete ve iktidara ‘Demirtaş ve HDP geliyor, tehlikenin farkında mısınız’ denilmiş” diye belirtti.

‘BU RAPOR AKP’NİN BİZİ TEHDİT GÖRDÜĞÜ RAPORDUR’

Demirtaş, on yıl önce hazırlandığını söylediği söz konusu raporun partilerine yönelik kumpasların ve “Çöktürme planı”nın alt yapısı olduğunu söyleyerek, “Bu davaya, mahkemelere, yargıya ve AKP medyasına zemin hazırlanmış. İddianame bu rapordur. 10 yıl önce hazırlanmış bu rapor partimize yönelik kumpasların ve çöktürme planlarının alt yapısıdır. AKP bizi tehdit olarak görüyor. Bu rapor odur. Bu raporla yetindiler mi, bunun gereğini mi yaptılar? Hali hazırda sanık sıfatıyla karşınızda bulunmamızı sağlayan zihniyet, bu zihniyet olduğu için bakalım nasıl devam etmişler? O rapordan kısa süre sonra birkaç ay sonra da IŞİD’in Kobanê’yi işgali ardından gelen Kobanê katliamları, yaralanmalar, iddianameye konu suçlar işlendiğinde; muhtemelen devletin karanlık dehlizlerinden bu rapor tekrar çıkarıldı ve büyük bir fırsatın ele geçirildiği düşünüldü. Nasıl düşünüldü? Önce size yaygın medyada nasıl algılanıyordu onu anlatayım.

AHMET HAKAN’IN SORDUĞU SORUYU TEK BİR SAVCI SORAMADI

O dönemin amiral gemisi olarak adlandırılan Hürriyet’in yazarından Ahmet Hakan’dan okuyacağım. 6 Ekim’de HDP tweet atmış, 7 Ekim’de Ahmet Hakan’ın yazısından okuyacağım. Daha sonra diğer basının ve yazarların nasıl yaklaştığını anlatacağım. Ahmet Hakan diyor ki ‘araç yakmayı, öldürmeyi, şehirleri yakmayı meşru görmeyiz’ diyor. ‘Ama eğer IŞİD’i bir öfke hareketi olarak düşünüyorsak; bugün ortaya çıkan bu öfkeyi anlamak zorundayız. Olan barışa olacak, Kobanî ile bugün ortaya çıkan öfkeyi anlamadılar ya. Hükümete sesleniyorum, bir şefkat çağrısı yapmak çok mu zor? Ne yapıyorlar? Korkutuyorlar, güç gösteriyorlar, anlayışsızlık yapıyorlar. Bir tane bile şefkat gösterisi yok, bir tane bile empati yok. Madem Tansu Çiller’e dönüşecektiniz, ne diye ‘Biz farklıyız’ diye ortaya çıktınız’ diyor. Devamla Ahmet Hakan, ‘bir hakkı teslim edelim. Bir kurşun atılmadan 3 katı olan Musul teslim oldu ama Musul’un 3’te biri olan Kobanî 22 gündür destansı bir direniş sergiliyor.’ Bunu Salih Müslim söylerse ‘terörist’ dersiniz ama bunu Ahmet Hakan diyor yazısında. 10 Ekim 2014 bu yazının tarihi. O dönem böyle bir hava var. Devam ediyor Ahmet Hakan ‘kimse polis kurşunuyla öldürülmemiş diyor vali…’ Bunun üzerinden Ahmet Hakan hakkında soruşturma açılmamış tabi ki açılmamalı. Ahmet Hakan 10 Ekim’de sormuş ‘yaşasın IŞİD diye slogan atan polis kim’ ama bu soruyu tek bir savcı sormamış.

O gün değildi ama bugün yandaştır Ahmet Hakan. O günlerde ciğer yemiş ve gerçekleri yazıyordu. Kobanî’nin Kürtlerle alakasını yazıyordu uzun uzun. Ahmet Hakan bilirkişi değil ama o dönemki algıyı anlatmak için bunları okuyorum. O dönem algı buydu ve siz (mahkeme) 10 yıl sonra tersi bir algı yaratmaya çalışıyorsunuz. O gün Kürtleri ve HDP’yi anlamaya yönelik bir hava vardı.

21 Ekim tarihli yazısı. ‘Kürtler Bijî Obama demesin de ne desin? Kobanî üzerine bombalar yağarken Türkiye ne yaptı? İzlemekle yetindi, düştü düşecek diye fal tuttu. İki terör örgütü bize ne dedi? Peki ABD ne yaptı? Bir Kobanî’nin düşmesini engellemek için havadan bomba yağdırdı. PYD ile işbirliği yaptı, PYD’ye silah desteği verdi. Kürtler Bijî Obama demesin de ne desin? Bijî Türkiye denilmesi için Türkiye’nin ne yapması gerekiyor’ diyor Ahmet Hakan ve ‘PYD terör örgütü değil’ diyor. YPG’nin terör örgütü olmadığı yıllarca yazıldı, çizildi bunları anlatacağım. Anlaşmalar yapıldı.”

‘BİZE YÖNELİK SALDIRILARIN İLK FİTİLİNİ TETİKÇİ ABDULKADİR SELVİ ATEŞLEDİ’

HDP’ye dönük saldırıların ilk olarak Abdülkadir Selvi’nin 8 Ekim 2014’te yazdığı “Çözüm Kandil’in insafına terk edilmeyecek kadar önemlidir” yazısı ile başladığını aktaran Demirtaş, “Medya taraması yaptık 6-7-8 Ekim medya taraması yaptık hiç HDP ve Demirtaş eleştirisi yok. Sağduyu çağrıları var, birlikte çalışma yürüttüğümüze dair haberler var. Öcalan’dan gelen çağrıyı okuduğuma dair haberler var. 6 Ekim’de tweetler atıldıktan sonra da bu eleştiriler yok. Ama bu konuda ilk tetikçilik yapan Abdulkadir Selvi’dir. Abdulkadir Selvi 9 yıl önce benimle ilgili ilk fitili ateşledi ve arkasından bunlar geldi. Muhtemelen ‘bir fırsat yakalamışız hazır elimizde Demirtaş ve HDP’nin ne kadar büyük tehlike olduğuna ilişkin rapor da var’ dediler ve 9 Ekim 2014’te Selvi yazısıyla ilk fitili ateşledi. Yazısında Demirtaş’ın gençleri sokağa ve savaşa davet ettiğini ileri sürdü. O yazıya kadar tek bir iddia yok. Bu cümle ilk kez düşkün tetikçi Abdulkadir Selvi tarafından kullanıldı ve arkasından bizi sorumlu tutan yazılar yazılmaya başlandı. Bunları dosyaya sunacağız. 10 Ekim’de 11 Ekim’de bu yazılarını sürdürdü Abdulkadir Selvi. Ahmet Davutoğlu ile görüşmüş ve bunu yazıyor.

Abdulkadir Selvi benim insanları şiddete çağırdığımı savunuyor ve inanmıyorum bu Demirtaş mı diye yazıyor. Abdulkadir Selvi özel savaşın tetikçiliğini yaptı. 14-15 Ekim’de yazdı, Ekim ayı boyunca neredeyse her gün yazdı. İlginçtir, 28 Ekim’de Abdulkadir Selvi bizi hedef göstermekten vazgeçti ve ‘AKP ile HDP’nin işbirliğine ihtiyacı var’ diye yazılar yazmaya başladı. Bu ne zamandır? Hükümetle yaptığımız anlaşmadan ve olayın sorumlularının açığa çıkarılması için anlaştığımız zaman. Muhtemelen Abdulkadir Selvi’nin kulağını çektiler. Kim yazdı? Cem Küçük yazdı, bugün TRT’nin yönetiminde olan Hilal Kaplan yazdı. İtirafçılar” dedi.

‘TEMEL AMAÇ KÜRT DÜŞMANLIĞIYDI’

Demirtaş, şöyle konuştu: “Erdoğan 9 yıl önce ‘Kobanî Davası’nın arkasında Pensilvanya var’ demiş ardından muhtemelen bundan vazgeçtiler, ‘bunların (HDP) üzerine yıkalım’ dediler. Ardından 9 yıl boyunca bize saldırdılar. Bununla Kürtleri durdurmaya çalıştılar. Bahçeli ve Erdoğan bunun bir beka sorunu olduğuna karar verip 2015’ten sonra aralarını düzelttiler ve ardından stratejik işbirliği yaptılar. Temel amaç Kürt düşmanlığıydı. Bütün bu yaşananların altında yaşanan zihniyet buydu.”

‘EŞİMİ BİLE BENİM ÇAĞRI YAPTIĞIMA İNANDIRDILAR’

7 Haziran seçimlerinin ardından HDP’nin 80 milletvekili ile Türkiye siyasetini etkileyecek güce ulaşmasıyla iktidarın düğmeye bastığını belirten Demirtaş, “2015 Haziran seçimlerinden hemen sonra daha önce durdurdukları soruşturmaları yeniden devreye koydular. Öyle büyük bir algı yarattılar aklınız hayaliniz durur. Bir ara eşim Başak bile ‘gerçekten senin bir çağrın yok mu’ diye sordu. Onu bile yanıltacak bir algı operasyonuna başladılar. Nasıl başladı bu algı operasyonu” diye sordu.

‘YANDAŞ MEDYA BİZİ SORUMLU GÖSTERİYORDU’

Demirtaş savunmasını şu sözlerle sürdürdü: “2014 Ekim’den sonra yandaş medya nasıl çalıştı? Buna rağmen bize soruşturma açılmadı. ‘Sorumlu Demirtaş ve HDP’dir’ algısı yerleştirilmeye çalışırken 9 Ekim’den itibaren neler yapıldı. Sizin 1,5 milyon algı iddianamenize karşı bizim de bu yaşananları anlatmamız lazım. Bizi yargıyla değil algıyla yargılıyorsunuz.” Daha sonra tekrar algı haberlerini, atılan manşetleri ve o dönem yazılan yazıları okuyan Demirtaş, “O dönemde devletin yaşanan ölümlerden haberi yoktu. Biz iki partilimizin öldürüldüğünden haberdardık. Bir canlı yayında bana mikrofon uzatıldı, ben de şiddete karşı olduğumu, sizi şiddete iten kimse bunlar provokatördür dedim. Daha sonra Öcalan’dan gelen eylemler son bulsun mesajı okuduk. Hepimizin şiddetin durması için çağrılarımız oldu. Bu çağrılarımızdan sonra Yeni Şafak ‘sorumlusunuz’ diye manşet attı, bizim fotoğrafları kullandılar” dedi.

‘DOSYANIN EN ÖNEMLİ TANIĞI BİZE İFTİRA ATAN MEHMET METİNER’

Erdoğan’ın 13 Ekim’de kendilerini sorumlu tuttuğuna işaret eden Demirtaş, “Yıllar sonra savcı Ahmet Altun’un aklına gelen fikri 9 yıl önce Mehmet Metiner söylemiş. Metiner o röportajında bu çağrı Demirtaş iradesiyle değil Kandil’in talimatıyla gerçekleşmiştir. Mehmet Metiner bir iddiadan bahsetmiyor, tahminen söylemiyor. Demirtaş’a bu talimat iletildi diyor. Metiner’in tanık olarak dinlenmesini isteyecek. Bu Ahmet Altun’a fikir veriyor. Biz bu davayı nasıl örgüt üyeliği kapsamına alırız düşünüyor. Aklına gelmiyor. Çünkü Mehmet Metiner kadar kumpas konusunda zeki değilsiniz” diye konuştu. İtirafçıların bile “Kandil’den talimat geldiğine” ilişkin kesin bir dil kullanmadığını ama bunun Metiner tarafından kullanıldığını ifade eden Demirtaş, “Hiçbir itirafçı ve tanık, gözlerimle gördüm talimatın kandilden geldiğini söyleyemiyor ama Metiner söylüyor. Talimat geldi diyor. Bu dosyanın en önemli tanığı Mehmet Metiner’dir. Buraya gelmeli ve kendisini bu konuda sorgulamalıyız. Çünkü talimatın Kandil’den geldiğini ilk söyleyen Mehmet Metiner’dir. Mehmet Metiner bu iftirayı atabildi, diyemedi yahu Demirtaş’ın böyle bir çağrısı yoktur” diye konuştu.

‘EVET BU ÇAĞRIYI YAPTIM’

Daha sonra Metiner’in ilgili röportajından alıntıya devam eden Demirtaş, şunları söyledi: “Demirtaş Türk ve Kürt gençlerini Kobani’de savaşmaya çağırdı diyor. Evet bu çağrıyı yaptım. Ama Metiner de pasaporta gerek yok, Kobani oradadır gidip savaşsınlar diyerek bu çağrıya destek veriyor. 9 Ekim’de Öcalan’dan gelen eylemleri durdurun çağrısını yaptıktan sonra bunlar harekete geçiyor ve aile aile gezip insanlardan demeç alıyorlar, oğlumuzun katili Demirtaş’tır diye. O güne kadar bize yönelik böyle bir itham ve suçlama yok.”

‘DÜN YİYECEK BULAMAZKEN ŞİMDİ HEPSİ LÜKS İÇİNDELER’

Verilen öğren arasının ardından savunmasına devam eden Demirtaş, “Küçük bir ihale için her türlü hileyi, yolsuzluğu yaparlar. Türkiye’deki milliyetçilerin veya siyasi İslamcılarının Türkiye’nin içine girdiği durum budur. Türkiye’nin bugün bu durumda olmasının cumhuriyetin kuruluşunda yapılan hatalar ve ikincisi de bu çakma İslamcı ve milliyetçilerin yaptıklarından dolayıdır. Biz bugün niye buradayız? Bu siyasal İslamcıların attığı iftiralardır. Biz Netanyahu’nun iftiraları sonucu burada değiliz. Dönüp Netenyahu’ya, ‘yalan atıyorsun, katliam yapıyorsun’ diyorlar, ama aynısını bize karşı uyguluyorlar” dedi.

Ardından Yeni Şafak ve iktidar medyasından alıntılar yapan Demirtaş, “Adnan Menderes ve arkadaşları iftiraya uğramış, başlarına gelmeyen kalmamış. Siyasal İslamcılar bunca yıl sonra iktidara geldikten sonra birdenbire bir tehdit ortaya çıkmış. Kürtlerin iktidarlarını alaşağı indirme ihtimali var. Onun da temsilcisi Demirtaş. Bunlar dün yiyecek bulamazken şimdi hepsi lüks içindeler. Bunu kaybetmemeleri gerekiyor. O yüzden bize saldırıyorlar. ‘Katil Demirtaş’ diye manşet atıyorlar, delil var mı? Hayır. Aksine şiddeti durdurmaya çalıştık. Davutoğlu bunların sorumlusudur. ‘Vurun kırın diyen Demirtaş değil mi?’ diyor. Gazeteci de demiyor, ‘Hayır efendim böyle bir çağrısı yok Demirtaş’ın.’ Bunlar Müslüman ve iftira atıyorlar. İktidarları uğruna her türlü günahı işlemekten geri durmuyorlar. Bülent Arınç bu açıklamaları yaptı. Cuma İçten şimdi sorsanız o dönem bizi hedef gösterdiği açıklamalarını bunlar benim cahiliye dönemi açıklamalarımdır diyecek” şeklinde konuştu.

‘GAZETECİ KILIKLI TETİKÇİLER’

6-8 Ekim 2014 sürecinde insanların nasıl öldürüldüğünün araştırılmadığını ve yaşananların HDP’ye yıkılmaya çalışıldığını söyleyen Demirtaş, “Biz neyin tehdidiyiz; onların hırsızlığının, yolsuzluğunun, rant düzenlerinin tehdidiyiz. Elde ettiklerini kaybetmek istemiyorlar, o yüzden bize saldırıyorlar” dedi.

Kobanê eylemlerinin yaşandığı ekim ayında iktidar yandaşı medyada kendisi ve partisini hedef alan onlarca manşet atıldığını ve köşe yazısı yazıldığını anımsatan Demirtaş, “O bir hafta önemliydi. Bu yaşananların sorumluluğunu kime yıkacaklardı? İktidarda biz olsaydık sorumlusu biz olurduk. Neden can kayıpları yaşandı, neden olaylar yaşandı. Bunların sorumluluğunu üstlenebilirdik. Ama iktidarın sorumluluğunu gözden kaçırmak için olayları bizim üzerimize yıkmaya çalıştılar. Allah billah aşkına CNN Türk’ü açın bakın; tartışanlar, telefonlara gelen mesajlarla anında konu değiştiriyorlar ve tartışma yürütüyorlar. Hiç utanmıyorlar. Bunlar, araştırmaya dayanarak haber ve yazı yazmış gazeteciler değil ki. Bunlar, gazeteci kılıklı tetikçilerdir. Burada rehin tutulmamızda hepsinin sorumluluğu var” ifadelerini kullandı.

‘ERDOĞAN SEÇİME GİRMEMEMİZ İÇİN BİZE MESAJ GÖNDERDİ’

HDP’nin 7 Haziran seçimlerine parti olarak girme kararının Erdoğan’ı ve iktidarı rahatsız ettiğini söyleyen Demirtaş, Erdoğan’ın aracılarla “yahu ne gerek var parti olarak giriyorsunuz” mesajı ilettiğini aktardı. Demirtaş, “Ondan sonra tekrar benim ‘katil’ olduğumu, ‘HDP’nin çağrı yaptığını’ hatırlattılar. O zaman böyle dandik dunduk köşe yazarları eliyle değil, doğrudan bu kampanyayı Erdoğan yürüttü. Koca koca manşetlerle benim ve eylemcilerin fotoğraflarını montajladılar. Cuma İçten, silah tüccarıdır. Şimdi DEVA’da mı nerede siyaset yapıyor. ‘Demirtaş sokağa çocuğuyla sokağa çıksın’ başlığı atıyordu. Cuma İçten’e buradan söylüyorum çok merak ediyorsa 6 Ekim günü kızlarım sokaktaydı. Hiçbir yeri yakıp yıkmadılar, ama IŞİD vahşetini protesto ettiler. Aleyhime açıklama yapanlar HÜDA PAR Başkanı Zekeriya Yapıcı ve Mehmet Emin Ekmen. Mehmet Emin Ekmen o dönem AKP milletvekiliydi” diye konuştu.

‘HIRSIZLIK ÇARKINA TAŞ KOYAN HDP OLDUĞU İÇİN YARGILANIYORUZ’

Kendisini hedef alan gazete manşetlerini tek tek gösteren ve “sizin iddianameniz boş, asıl iddianame o zaman gazetelerde, manşetlerde yazıldı” diyen Demirtaş, şunları söyledi: “Bunları bilmiyorsunuz, bu algıya yabancısınız’ demiyorum. Aksine siz bu algının ortağısınız, bu algıyı beslediniz. ‘Yemedi Demirtaş’ diye manşet atmışlar, yaptığımız şiddet karşıtı çağrıları böyle görmüşler. Bu ölümlere sebep olan polisler ve panzerleri kullananlar kimdi? Neden bunlar yargılanmıyorlar? Çünkü bunların hırsızlık çarkına taş koyan HDP’dir, biziz. O yüzden bizimle uğraşıyorsunuz. Bülent Arınç, ‘kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan’ı itibarsızlaştırıyorsunuz’ diyor. O zaman Arınç, Apocu’ydu. Ona göre biz Öcalan’ı itibarsızlaştırıyorduk. Bir süre sonra basın üzerinden yürütülen bu algı operasyonları durdu. Sonra arkasından tekrar başladı. 7 yıldır buradayız, yaratılan bu algıyı yıkmak öyle kolay mı? Devletin imkanları kullanıyorlar, 600’den fazla yerel ve ulusal televizyon kanalları var. Devlet kanalları hariç TRT’nin 40’tan fazla kanalı var. Trollerden bahsetmiyorum bile.”

BAHÇELİ’YE: SENİN KUMANDAN KİMİN ELİNDE?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin AYM’yi hedef göstererek kullandığı “Bay Zühtü senin kumandan kimin elinde?” sözlerine atıfta bulunan Demirtaş, “Ben de soruyorum hakikaten senin kumandan kimin elinde? 5 yıldır benim davama ilişkin karar vermiyorsunuz. 4,5 yıldır haksız tutukluluk başvurusunu bekletiyorsunuz. 3 ayda karara bağlanır, değil mi? Can Atalay’da gördük. Bahçeli’nin derdi bu mu, asıl mesele bu mu? AYM karar verebilirdi ama ertelediler. Asıl mesele AİHM kararının uygulanmamasını AYM nasıl karara bağlamaz? Çünkü sizin kararınızı bekliyorlar. AYM’ye karar verme baskısı yapıyorlar. Size de ‘davayı bir an önce karar verin’ diye baskı yapıyorlar. AİHM’e giden Türk yargıç – AKP’li vekilin kız kardeşidir- orada da bazı şeyleri engellemeye çalışıyorlar. Biliyoruz ki AİHM’de de AYM’de de frene basılmış. Nerede gaza basılmış? Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde gaza basılmış. Biz savunma yapmadan karar verebilirsiniz çok umurumuzda da değil” dedi.

Demirtaş, daha sonra Erdoğan’ın kendilerini hedef alan konuşmalarını okudu. Erdoğan’ın hayatını kaybedenlerin sayısını 40-50 kişi şeklinde açıkladığını hatırlatan Demirtaş, “Hayatını kaybedenler ve sayısı umurlarında değil. Emin de değil, o yüzden 40-50 kişinin katili diyor” şeklinde konuştu.

‘BU İDDİANAMEYİ ERDOĞAN YAZMIŞTIR’

Erdoğan’ın o dönem yaptığı konuşmalarda “Siz dağa gidip gelirsiniz, dağla iyi anlaşırsınız” sözlerini hatırlatan Demirtaş, “O dönem de parti olarak dağ ile AKP arasında mesaj götürüyorduk” dedi. Demirtaş, “İlk açıklamaları daha makul, daha mahcup. Doğrudan bizi hedef almıyor. Ama Yasin Börü’nün annesinden alınan demeç Erdoğan’ın isteği ile alındı. Onun üzerine miting meydanında kullanıldı. Erdoğan’ın sözlerine dikkat Sayın heyet, demiyor ki ‘bunlar tahrik ettiler, halkı galeyana getirdiler.’ Ne diyor; ‘Yasin Börü’yü 5’inci kattan attılar.’ Delil yok, suçlanan yok, ama bunları söylüyor. Erdoğan bir algı ustasıdır, Goebbels’e şapka çıkartacak bir algı ustasıdır. Saatlerce sürebilir ama davanın iddianamesi de suçlamalar da budur. Bu iddianameyi Erdoğan yazmıştır” dedi.

‘BENİ ARADILAR, CEVAP VERMEDİM’

Demirtaş, şunları söyledi: “Seçimlere bir hafta var. Anketlerde HDP yüzde 13-14’lerde, AKP tek başına iktidarı kaybediyor ve Erdoğan bizi tehdit ediyor. Bizi destekleyen aydınları tehdit ediyor. Ona göre elime saz tutuşturulmuş ve parlatılıyorum. Seçime iki gün kala bana cici çocuk diyor. Onun cici çocuk dediği (SETA’nın kendisiyle ilgili hazırladığı raporu ve kapağındaki fotoğrafları göstererek) bu. Bu adam Müslüman, namaz kılıyor, ama yalan söylüyor. Günde kırk tane yalan söylüyor. Ona göre Yani Börü 3’üncü kattan, 4’üncü kattan, 5’inci kattan atılmış. Olaylarda 30 kişi, 40 kişi, 50 kişi hayatını kaybetmiş. Bu insanlar umurunda değil, kimse de sorgulamıyor. 5 Haziran’da IŞİD katilleri tarafından mitingimiz de bomba patlattılar. O arada Erdoğan telefonla aradı, telefonuna çıkmadım. En çok ona koyan da budur. Söylemiş duydum ‘o kendini kim sanıyor da telefonlarıma cevap vermiyor’ demiş. 22 defa Davutoğlu aradı. Cevap vermek istemedim çünkü gözümün önünde insanlar hayatını kaybetti. Beni aramasınlar çıkıp halktan özür dilesinler dedim.

ATALAY VE ERGUN AĞABEYİME SELAM GÖNDERDİ

Erdoğan, ‘elin Avrupalısı bütün dünya terörist diyor siz niye demiyorsunuz’ diyor. Madem ölçü bu ise, bütün dünya Hamas’a terörist diyor siz niye demiyorsunuz? Bunu ayrıca konuşuruz. Erdoğan, ‘kardeşi dağda yetişmiş’ diyor. Benim ağabeyim siyaset yapmak istedi, bunda ısrar etti, ama buna izin vermediler. Hakkında o kadar çok dava açtılar ki ‘seni burada yaşatmayacağız’ dediler. Kürdistan Bölgesine gitti, Mahmur Kampı’nda insanlara okuma yazma eğitimleri vermeye başladı. Sonra IŞİD saldırıları olunca PKK’ye katıldı. Erdoğan diyor ki ‘kardeşi dağda yetişmiş kendisi fırsatı bulduğunda oraya kaçar.’ Ne zaman fırsatı buldum? Çözüm sürecinde. Oraya gittiğimizde ağabeyimi gördüm 3 defa. Her döndüğümde birinde Beşir Atalay, birinde Sadullah Ergun ‘abin nasıldı selam söyleyin’ dediler. Ağabeyim Nurettin Demirtaş’a büyük saygı duyduklarını biliyorum. Haklılar da.”

ERDOĞAN’A: YALANCI, İFTİRACI, KUMPASÇISIN

Demirtaş, şöyle devam etti: “2014 yılından itibaren başladım anlatmaya bu algı operasyonu nasıl başladığını. 2018 yılında nereye geldi? Erdoğan, ‘parlamento idam kararını bana gönderirse onaylarım’ diyor. Ben tutukluyum, Cumhurbaşkanı adayıyım, daha yargılamam başlamamış doğru düzgün ama bunu yapıyor. Bunu kim yapıyor? Kendisini Müslüman olarak pazarlayan zat yapıyor bunu. Neden, iktidarlarını kaybetmemek için. Bu kadar öfkeliler. Bugün utanmıyor olabilirler ama bunlar yarın öbür kitaplaşacak. Hitleri nasıl okuyoruz kitaplardan, bugün yaşananları da yarın herkes okuyacak. Biz hiç kimseyi meydanlarda böyle tahrik etmedik. Bizim bütün konuşmalarımız barışa dairdir, çözüme dairdir. Bu adam provokatörlüğün daniskasıydı. Bunu bir ateist yapmaz, bir başkası yapmaz. Ama Allah’ı kandırdığını sanan bir siyasal İslamcı çok kolay yapar. Bana daha sonra ‘teröristbaşı’ diyor. Hakkımda yargı kararı yok. Bu koşullarda yargı kararının bir karşılığı yok çünkü yargının içinde 5 bin terörist çıkmış. Ölürüz, kalırız söylemiş olayım. Ben hakkımı ona helal etmiyorum. Bundan korkması lazım inanıyorsa. Recep Tayip Erdoğan sen bizi suçsuz sebepsiz yere rehin aldın, gerçek katillerin peşine düşmedin. Bu dünyada, öbür dünyada iki elimiz yakandadır. Yalancısın, iftiracısın, kumpascısın. Cumhurbaşkanı değil, dünyanın başkanı da olsan bu gerçeği değiştiremeyeceksin. Öfken dinmiyor, için soğumuyor, çünkü senin karşında boyun eğmedik, ah vah etmedik. Karşısında ağlasaydık, biat etseydik bizi 3 ayda serbest bırakırdı. Ama ruhumuz özgür, sığmıyor 4 duvar arasına. O yüzden Erdoğan’ın içi soğumuyor.”

ARA TALEBİ REDDEDİLDİ

Mahkeme, Gülser Yıldırım’ın adli kontrol yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin Mardin Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü’nce bildirimde bulunulduğunu ifade ederek, savcılıktan görüş istedi. Yıldırım’ın raporlu olduğu dikkate alınarak, adli kontrolün ihlal edilmediğine karar verildi.

Heyet, Demirtaş’ın avukatlarının “Cuma günü açık görüşü olduğu için duruşmaya ara verilsin” talebini reddetti.

Duruşma yarın Demirtaş’ın savunmasıyla devam edecek. (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir